TDE Basın Notu

TDE Basın Notu

P5+1 ve İran Nükleer Mutabakatı bir “Anlaşma” değil, Türkiye açısından hassasiyetle değerlendirilmesi gereken bir “Hareket Planı”dır…

Türkiye ve İran Bölgede Refah ve Ekonomik Gelişmenin iki ana unsurudur…

Türkiye’nin  Bölgede “Aktif Tarafsızlık” politikaları uygulaması, bölgesel Barış ve İstikrarın güvencesidir…

 

Toplumcu Düşünce Enstitüsü, 17 Eylül 2015 günü bir İstanbul’da İran konulu bir Çalışma Toplantısı düzenlemiştir.  Bu toplantıda, İran ile BM Güvenlik Konseyi Üyesi 5 devlet ve Federal Almanya Cumhuriyeti arasında İran’ın Nükleer Silahlanması ve buna bağlı yaptırımlar ve yalıtım politikaları konusunda varılan mutabak ele alınmış ve bu mutabakatın Türkiye açısından olası sonuçları değerlendirilmiştir.

 

Toplantıya konu ile ilgili diplomat ve akademisyenlerin yanında, bölgeyi yakından tanıyan ve gelişmeleri izleyen gazeteci ve iş adamları katılmışlardır.

 

Toplantıda yapılan yorum ve analizlerde 3 temel olguya özellikle dikkat çekilmiştir: 1) İran, tarih boyunca özduruşu itibarı ile bölgedeki pozisyonu Orta-Doğu olarak tanımlanan bölgenin çok ötesinde Akdeniz ve Kuzey Afrika’dan Asya’ya doğru uzanan bir coğrafya içinde görmüş; bu geniş bölgede her zaman siyasi, ekonomik ve kültürel varlık alanlarını güvenceye alacak yaklaşımlar izlemiş; 2) Gene özünde “İrani” kimliğinden hareketle, politikalarındaki dinsel ve mezhepsel vurguları, bu “stratejik derinliği” sağlama ve koruma yönünde taktik bir değer devrede tutmuş; 3) Bu bağlamda da, uluslararası yalıtım uygulamaları döneminde Küresel Sahne’de olmamakla birlikte, Küresel Oyun’dan hiç kopmayan ve zaman zaman bölgesinde “oyun kurucu” veya “eşit ortak” olarak rol üstlenen ciddi bir oyuncu olmuştur.

 

Bu açıdan bakıldığında, Yaptırımlar ve Yalıtım Politikaları, bir yanda İran’ın kendi başına varolma kapasitesini kurmasını ve pekiştirmesini sağlamış; ancak diğer yanda bu varoluş mücadelesinin odağını oluşturan “nükleer güç” olma konusundaki uluslararası müzakerelerde bir zaman baskısı oluşturmuş, müzakere esnekliklerini kısıtlamıştır.

Öte yandan, Yaptırımlar ve Yalıtım Politikaları sonucu, İran’da bir ciddi “direniş ekonomisi” oluştuğu tespiti yapılmış ve ekonomik-sosyal yaşamın büyük ölçüde İran Devrimi ile oluşan güvenlik unsuruları ve dini önderliğin sahipliği ve denetiminde bir yapı olarak şekillendiği belirtilmiştir.

 

Toplantıda bu yapının iç siyasi dengeler üzerindeki etkileri değerlendirilmiş; kademeli de olsa, yeniden bir dışa açılımın, toplumdaki farklı beklentilerin, farklı taleplerin yönetim ve denetimleri alanlarında ne gibi gelişmelere yol açabileceği değerlendirilmiştir.

 

Toplantıda, bu değerlendirmeler, Türkiye açısından siyasal, diplomatik, ekonomik ve sosyal sonuçları itibarı ile ayrıca ele alınmış, bu genel çerçeve içinde hangi sektör ve işbirliği alanlarının geliştirilmesinin mümkün olabileceği konuları belirlenmeye çalışılmıştır.  Türkiye’nin enerji alanında bugün için yanlızca bir “müşteri” olarak sürdürdüğü konumunun, önümüzdeki yıllarda özellikle doğal gaz tabanlı farklı imkan ve kapasiteler açısından nasıl gelişmeler gösterebileceği Çalışma’nın önemli bir görüşme başlığını oluşturmuştur.  Bunun yanında, turizm, inşaat, finansal hizmetler ve taşımacılık gibi konularda ortak çalışma alanlarının hedeflenmesinin gerçekçi işbirliği olasılıkları taşıdığı gündeme gelmiştir.

 

Toplumcu Düşünce Enstitüsü, toplantıda ele alınan konuları ayrıntılı bir Toplantı Raporu olarak  düzenleyecek ve ayrıca kamuoyunun bilgi ve değerlendirmelerine sunacaktır.  Enstitü, bu ve benzeri toplantıların, politika yapıcılar, uygulayıcılar ve bu politikalardan etkilenen toplum kesimleri açısından hem yurt içinde hem de yurt dışında önemli bir  “mutfak çalışması” olarak düzenlenerek, sürdürülmesini planlamaktadır.

 

Saygılarımızla,

 

Nebil İLSEVEN, Başkan

Toplumcu Düşünce Enstitüsü