Toplumcu Düşünce Enstitüsü Nisan 2015 Görüş Bildirgesi

Toplumcu Düşünce Enstitüsü Nisan 2015 Görüş Bildirgesi

Toplumcu Düşünce Enstitüsü

 Nisan 2015 Görüş Bildirgesi

“İçinde Ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez.”

Oscar WILDE

 

Bugün bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de ezilenler sessiz ama her gün pekişen bir dirençle bir umudu canlı tutuyorlar. Kadınlar, güvencesiz gençlik ve emek güçleri, dışlanan kimlik ve aidiyetler, artık kaybolmuş olan bir ütopyaya yeniden ulaşmak için mücadele ediyorlar.

 

Ancak bu müthiş çaba, bu hak arayışı siyasal oligarşinin duvarlarını  aşamıyor.

 

İşte bu noktada, kendini toplumcu, özgürlükçü, eşitlikçi ve dayanışmacı olarak tanımlayan siyasetin en önemli misyonu geniş toplum kesimlerinin önünü açacak, onları özgürleştirecek ve gönendirecek olan bu ütopyayı şekillendirmektir.

 

Sol, Sosyal Demokrat ve İlerici siyasetin bu hedef doğrultusunda üstlendiği en büyük sorumluluk, var olan toplumsal gerçeklikler üzerinden kendini yeniden tarif etmek,  uzun yıllardır toplumda bir ön kabul olarak yerleşmiş olan hiper-liberal reçeteleri temelinden sorgulamak ve bu doğrultuda topluma kapsamlı bir dönüşüm hamlesi sunmaktır.

 

Bugünkü egemen düzen, yaşam içinde ve halkların taleplerinde hiçbir karşılığı olmayan temeller üzerinden varlığını sürdürmektedir. İşte bu dönüşüm hamlesi, toplumun üstünde tek boyutlu bir kıskaç haline gelmiş olan mevcut düzeni yeniden tanımlayarak dönüştürmeyi hedeflemelidir.

 

Bu dönüşüm hamlesinde başarıya giden yol, herkesin eşitlikçi ve çoğulcu karar süreçlerine doğrudan katıldığı yerel temsil ağlarının güçlendirilmesinden; yerel karar alma dinamiklerinden beslenen bir siyaset anlayışının benimsenerek, bu anlayışın yaşamın her alanında ete kemiğe büründürülmesinden geçer.

 

Bu dönüşüm hamlesinde başarıya giden yol, toplumsal yaşamın tüm alanlarında sadakata dayalı “bilen” organizasyonlar değil, liyakata dayalı “öğrenen” organizasyonlara  etkinlik kazandırılmasından geçer.

 

Bu dönüşüm hamlesinde başarıya giden yol, genç ve aydınlık kadroların bu yükü sırtlamalarından, bu zorlu yolcuğun onlarla ve onların öncülüğünde yapılmasından geçer.

 

Ülkemizde bugüne kadar uygulanan siyaset projeleri, tüm “sürüm farklılıklarına” karşın ortak bir zemine oturmaktadır: ayrıcalıklı kesimlerin diğerlerini dışarıda bırakarak kendi kısır çıkar ilişkilerini korumak. Bu düzen artık sahipsiz bir oyuna dönüşmüş olup, varlığını sürdürmek için elinde kalan tek çare hem dayanak hem de icra anlamında “teslimiyetçi benlik”ler  üretilmesidir.

 

Oysa önerilen dönüşüm hamlesinin temelinde, bambaşka bir kişilik tarifi içinde, “yurttaş” bilinci ile donanmış insan vardır. Yurttaş, en küçük yerel örgütlenmelerden başlayarak, kendi temsil hakkı ve imkanlarına sahip çıkar.  Yurttaş, aynı zamanda, sivil ve siyasal toplumsal oluşumlarda mücadele ve müzakere edecek, hayat verecek ve onları yaşatacak olan tek varlıktır.

 

Yurttaş bilinci, farklı yaşam tarzlarına karşı her türlü sınırlayıcı ve ötekileştirici yaklaşımların aşıldığı, barış içinde ve sürdürülebilir bir dünyanın temel güvencesidir.

 

Ülkemizdeki bağımsızlık, özgürlük, barış, hakça bir düzen mücadelesinin göreli kısa ama onurlu tarihi bu konuda önümüzde duran değerli ve anlamlı bir ilham kaynağıdır. Unutulmamalı ki, geçmişimiz, gelecek için kurgulanan ütopyanın güçlü ve anlamlı ipuçlarını barındırmaktadır.

 

Çabamız; yitip giden sosyal adaletin yeniden sağlandığı, hak ve özgürlüklerin otokrat yapılarca kısıtlanmadan, katılımcı, paylaşımcı bir eşitlikle yaşandığı yeni bir dünyanın kurulmasına katkıda bulunmaktır.

 

Özgür, adil, refah üreten ve bunu adalet içinde paylaşan, kendine güvenen, yarınına umutla bakabilen bir dünyanın kurulmasına yönelik düşünce faaliyetleri Toplumcu Düşünce Enstitü’nün temel varlık nedenidir.

 

Enstitü, bundan sonraki gelişimini de, benzer duyarlıklarla hareket eden tüm ilerici kesimlerin bu arayışa, bu arzuya, bu çalışmaya yoldaşlık, gönüldaşlık edebilecekleri bir platform olarak sürdürmeyi hedeflemektedir.

 

 

Toplumcu Düşünce Enstitüsü Yönetim Kurulu