Toplumcu Düşünce Enstitüsü
Tartışma Notu
TN – Siyaset/15-03 16 Şubat 2015
Hazırlayan: Ali Mutlu KÖYLÜOĞLU
Demokrasinin Temeli Olan
Hür İradenin Seçim Sonuçlarına Yansıyabilmesi İle İlgili
Önemli Bir Engel; Sandık Bazında Oy Sayım Sistemimiz
Giriş
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Dördüncü Bölüm, “Siyasî Haklar ve Ödevler” dahilinde, “II. Seçme, Seçilme ve Siyasî Faaliyette Bulunma Hakları”, Madde 67’ye göre; “Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır” hükmünü taşımaktadır.
Bu ifadede, “gizli oy” ibaresinin mevcudiyetinin gerekçelerini çok değişik boyutları ve bakış açıları ile ele almak mümkündür. Bu gerekçelerden belki de en önemlisi; Vatandaşlarımızın her hangi bir tesir altında kalmadan, hür iradeleri ile oylarını kullanmaları ve verdikleri oyları (siyasi tercihleri) sebebiyle herhangi bir haksızlığa ve/veya olumsuzluğa maruz kalmamalarının esas olmasıdır. Ayrıca; yapılan seçimin sağlıklı ve dürüst bir şekilde yapılabilmesi için de, “gizli oy” kullanılması son derece önemli ve gereklidir.
Ancak, oy sayım sürecine ilişkin olarak; “Sandık Bazında Oy Sayımı, Oy Tasnifi, Sonuçların Tutanağa Bağlanması ve takiben İlan Edilmesi” şeklinde özetlenebilecek mevcut kurguda ciddi bir “Sistemsel Hata” vardır. Vatandaşlarımız sokak, köy, site, lojman, hatta bina bazında, küçük kümeler halinde, siyasi tercihlerine göre fişlenmiş olmaktadırlar. Bu şekilde; başta “Gizli Oy, Açık Sayım Kuralı” olmak üzere, Anayasamız’daki hükümlerle uyum içinde olmayan ve onları ihlal eder nitelikte durumların sabit olduğu değerlendirilmektedir. Bu durum; seçimin düzen içinde yürütülebildiği ve seçimin dürüstlüğü konularında da ciddi ve kuvvetli şüpheler doğurmaktadır.
Bu noktada, çözüme yönelik bir prensip önermek gerekirse; bir seçim sırasında kurulan oy sandıklarının, söz konusu seçime konu olan Yönetim Birimi’nin veya Yönetici’nin; Yönetim, Yetki veya Temsil anlamında seçim bölgesi ile; hem coğrafi olarak, hem de beşeri kriterlere göre, mümkün olduğunca en geniş anlamda örtüşecek şekilde; teknik olarak mümkün olan en geniş sayıda sandık, birlikte ve karışmış olarak sayılmaları esas olmalıdır. Bu şekilde; seçimlerin sağlıklı ve dürüst olarak sonuçlanmasına ortam hazırlanmış olacaktır.
Mevcut Sistemin Kritiği
“Gizli Oy, Açık Sayım Prensibi” olarak da anılan evrensel kabul görmüş bir ilkenin demokrasinin işlemesi ve işlerliği konusunda çok yüksek bir önem taşıdığı herkes tarafından kabul görmüş bir konudur. Nitekim, bu konunun kritik önemi konusundaki mutabakat, bu ilkenin Anayasal bir hüküm olarak benimsenmesi ile de kendini göstermiştir.
Yaklaşan “2015 Haziran Milletvekili Seçimi” sebebiyle, hemen her seçimde olduğu gibi, “Sandık Güvenliği” konusu tekrar gündemde yerini almaktadır. Siyasi partilerin liderleri; partililerini ve Vatandaşlarımızı sandık kurullarında görev almaları ve sandıklara sahip çıkılması konusunda uyarmaktadırlar. Hem siyasi parti teşkilatları, hem de bazı sivil toplum girişimleri bu yönde ciddi çaba ve kaynak tahsis etmektedirler. Ancak; ”Sandık Güvenliği” nden çok çok daha önemlisi, “Hür İrade’nin Seçim Sonuçlarına Yansımasının Güvenliği” dir. Tespitler o yöndedir ki; bu konudaki çok önemli bir engel; “Sandık Bazında Oy Sayımı” dır.
Aynı sokakta, aynı köyde, aynı sitede, aynı lojmanda, hatta aynı binada oturan Vatandaşlarımız, çoğu zaman aynı sandıkta oylarını kullanmaktadırlar. Seçim sonuçları sandık bazında tespit edilip, sandık bazında açıklandığından dolayı; vatandaşlarımız sokak, köy, site, lojman, hatta bina bazında, küçük kümeler halinde, siyasi tercihlerine göre fişlenmiş olmaktadırlar. Akabinde, sandık bazındaki seçim sonuçları mahalle, köy ve ilçe bazında birleştirilerek, mahalle, köy ve hatta ilçe bazında olmak üzere, daha değişik (nispeten daha büyükçe) ölçeklerdeki kümeler halinde siyasi tercihlere ve eğilimlere göre fişlenmeler ile sonuçlanan bir veri tabanı da oluşmaktadır.
Kümeler halinde fişlenme ile bağlantılı olarak; a) Kamu hizmeti alamama, b) Kamu kaynakları tahsis edilmeme, c) Gecikerek kamu hizmeti alma, d) Sosyal yardımlardan faydalanamama, e) Güvenlik problemleri ile karşılaşma, f) İş bulamama ve/veya başkaca şekillerde mağdur olma riskleri veya tam tersine; g) Hakkaniyetli olmayan bir şekilde kamu hizmeti alma, h) Özel olarak kollanma, ve/veya i) Kamu kaynaklarının tahsis edilmesinde öncelik alma avantajları gibi durumlara yönelik yaygın örnekler oluşmaktadır. Böylelikle; sandık bazında edinilen veriler ışığında gerçekleştirilen fişlemelere dayalı olarak “Cezalandırma ve/veya Ödüllendirme Mekanizmaları” devreye girmiş olmaktadır.
Fiilen bu mekanizmaların gerçekleşmediği durumlarda ise; daha vahim olarak, bunların devreye girdiği veya girebileceği hissi zihinlerde yeşermektedir. Bunun sonucunda ise; yurttaşların hür iradelerinin sandıklara yansıması ciddi şekilde örselenmiş olmaktadır. Son olarak, bu mekanizmalarla ilgili duyumların, gözlem veya tespitlerin yazılı ve görsel basında da yer alması, hatta bazen bir seçim kampanyası sırasında doğrudan veya dolaylı olarak açıktan da ifade edilmeleri Türkiye’deki seçimlerle ilgili sık rastlanan görüntülerdir.
Esasen, bu tip “Cezalandırma ve/veya Ödüllendirme Mekanizmaları” devreye girmeyecek olsalar dahi, devreye girebileceği hissinin zihinlerde yeşermesi bile oy verenlerin hür iradesi üzerinde olumsuz tesirlerin sonuç almasına yetebilmektedir. Bu noktada; söz konusu tesirlerden etkilenmeden hareket eden vatandaşlarımızın da olumsuz etkilenebildiği unutulmamalıdır. Tesir altında kalmadan, hür iradeleri ile tercihlerini yapıp, oylarını kullanan vatandaşlarımız da, her ne kadar hür iradelerine bir müdahale söz konusu olmamışsa da, küçük kümeler halinde fişlendiklerinden dolayı, takip eden dönemde kendi tercihlerinden farklı görüşteki bir grubun seçimi kazanması halinde bir takım haksızlıklar veya olumsuzluklar ile de karşılaşabilmektedir.
Makalenin tamamını okumak için lütfen PDF eklentisini çalıştırın