AB-ABD Arasında Gerçekleştirilecek Transatlantik Ticaret Ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması:

AB-ABD Arasında Gerçekleştirilecek Transatlantik Ticaret Ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması:

Toplumcu Düşünce Enstitüsü

Değerlendirme Raporu 

  RPR-Ekon/14-001                                                                         

 

Hazırlayan:    Faik ÖZTRAK

                           Dr. Osman Berke DUVAN

 

AB-ABD ARASINDA GERÇEKLEŞTİRİLECEK TRANSATLANTİK TİCARET ve YATIRIM ORTAKLIĞI ANLAŞMASI:

TÜRKİYE EKONOMİSİ ÜZERİNE OLASI ETKİLERİ

 

ÖZET

 

·         AB ve ABD liderlerinin, 13 Şubat 2013 tarihinde, dünya kamuoyuna duyurduğu Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTYOA) müzakerelerinin ilk turu 8–12 Temmuz 2013 tarihinde Washington’da gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerde şu an itibariyle 3. tur müzakereleri tamamlanmıştır.

·         Son yıllarda gelişen ve yükselen ekonomilerin küresel ekonomi içindeki ağırlığı ve büyümeye yaptığı katkı artmış olsa da AB ve ABD küresel ekonominin halen en önemli aktörleridir.

·         2012’de, Satın Alma Gücü Paritesine göre, bu iki ekonominin küresel GSYH içindeki payı % 38,2’dir. Yine AB ve ABD küresel ticarette de çok önemli oyuncular olmaya devam etmektedir. AB içi ticaret dışlandığında 2012’de her iki ekonominin küresel mal ticareti içindeki payı % 28; küresel hizmet ticareti içindeki payı ise % 38’dir. Küresel ekonomideki her 100 dolarlık mal ve hizmet ticaretinin 30 doları bu iki ekonomi tarafından gerçekleştirilmektedir.

·         AB ve ABD arasındaki ticari ortaklığın mevcut boyutu da oldukça geniştir. Atlantik’in her iki yakası arasındaki günlük mal ticareti 2 milyar dolar civarındadır. AB’nin toplam ticareti içinde ABD’nin aldığı pay 2012 itibariyle % 14,3 iken; ABD’nin toplam ticareti içinde AB’nin aldığı pay % 16,1’dir.

·         Yine küresel ekonomideki toplam yabancı sabit sermaye yatırımlarının % 65,3’ü AB ve ABD’ye aittir. AB’nin, AB dışındaki, doğrudan yatırımlarının % 29’u ABD’de iken; ABD’nin tüm dünyadaki doğrudan sermaye yatırımlarının % 35’nin AB ekonomilerinde olduğu dikkati çekmektedir.

·         Nihayetinde küresel gelirin % 38’ini, küresel mal ve hizmet ticaretinin % 30’unu ve dünyadaki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının % 65,3’ünü elinde bulunduran bu iki ekonomik gücün ticari ilişkilerini karşılıklı derinleştirme kararının küresel sonuçlarının olması kaçınılmazdır.

·         AB ve ABD arasında kurulan Yüksek Düzeyli Çalışma Grubu da Atlantik’in iki yakası arasında yapılacak ticaret ve yatırım anlaşmasının üç temel alana odaklanması tavsiyesinde bulunmuştur. Bunlar; (i) Piyasaya erişim, (ii) Düzenleyici konular ve tarife-dışı engeller, (iii) Küresel ticarette paylaşılan risk ve fırsatları ele alacak kurallar, ilkeler ve yeni işbirliği koşullarıdır.

·         Dünya Ticaret Örgütünün verilerine göre, ABD’nin AB ürünlerine uyguladığı ortalama gümrük vergisi oranı % 3,5 iken; AB’nin ABD ürünlerine uyguladığı gümrük oranı % 5,2’dir. TTYOA ile bu gümrüklerin tamamen sıfırlanması amaçlanmaktadır.

·         Her iki ülkenin birbirine karşı uyguladığı gümrük tarifeleri düşük olmakla beraber belirli sektörlerde tarife asimetrileri dikkat çekmektedir. Örneğin işlenmiş gıdada AB tarafının ABD’ye karşı uyguladığı ortalama tarife düzeyi % 14,6 iken; ABD’nin aynı ürün grubunda uyguladığı ortalama tarife % 3,3’dür Yine motorlu araç ticaretinde AB tarafı ABD ürünleri için % 8 tarife uygularken, ABD AB ile yaptığı aynı ticaret için % 1,2 tarife uygulamaktadır.

·         Bununla beraber olası bir TTYOA’nın AB ve ABD açısından en önemli yararı ticaret ve yatırım önündeki tarife dışı engellerin kaldırılması yönünde tarafların birlikte çalışmaları olacaktır. AB Komisyonun 2009’da yaptırdığı bir çalışma tarife dışı engellerin ABD’nin AB’ye yaptığı mal ihracatında ortalama maliyetleri % 21,5; AB’nin ABD’ye yaptığı mal ihracatında ise ortalama % 25,4 artırdığını göstermektedir.

·         Alman Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığının bir başka çalışmasında, AB ve ABD arasında belirli sektörlerde tarife dışı engellerde de ciddi asimetriler olduğu görülmektedir. Örneğin ABD’nin AB’ye ‘kimyasal, kauçuk ve plastik’ ürünleri ihracatında ürün bedelinin % 111,5’i kadar AB tarafı gümrük vergisi eşdeğeri tarife dışı engel uygulamaktadır. Yine her iki ekonomi arasındaki ticarette önemli paya sahip ‘makine ve teçhizat’ ürünlerinin ticaretinde ABD, AB’ye karşı ürün bedelinin % 45,8’i nispetinde gümrük vergisi eşdeğeri tarife dışı engel uyguladığı anlaşılmaktadır.

·         AB ve ABD arasında imzalanacak olan TTYOA’ nın başta iki ekonomi arasında olmak üzere üçüncü taraflar nezdinde de ekonomik ve sosyal sonuçları olacaktır. Anlaşmanın ticareti artırıcı, saptırıcı; refah yaratıcı ya da azaltıcı etkilerinin analizi başta anlaşmanın muhatapları olmak üzere tüm ülkeleri yakından ilgilendirmektedir.

·         AB Komisyonunun farklı tarihlerde yaptırdığı çalışmalar TTYOA’ da özellikle tarife dışı engellerin kaldırılması ya da bu engellerin anlamlı bir şekilde azaltılması durumunda anlaşmanın önemli ekonomik sonuçları olacağını göstermektedir.  AB Komisyonun yaptırdığı bir çalışmada tarife dışı engellerin % 50 azaltılması halinde, AB ekonomilerinin büyümesine 2018 yılında % 0,7 (yıllık 158 milyar dolar); ABD’nin büyümesine ise % 0,3 (yıllık 53 milyar dolar) katkıda bulunacağı sonucuna ulaşmıştır. Yine tarife dışı engellerin azaltılmasının ürün fiyatları üzerinde yaratacağı düşüşün ailelerin refahını hangi boyutta artıracağı da incelenmiştir. Bu sonuçlara göre tarife dışı engellerin kaldırılmasının AB’de aile gelirlerini her yıl ilave % 0,8 (çalışma yaşamı boyunca ilave 15990 $); ABD’de ise her yıl ilave % 0,3 puan (çalışma yaşamı boyunca ilave 8300 $) artıracağı saptanmıştır. Verimlilik artışları ile işçi ücretlerindeki artış ABD’de de her yıl ilave % 0,4, AB için ise % 0,8 olarak tespit edilmiştir.

·         AB Komisyonunun hazırlattığı bir başka güncel çalışma ise farklı senaryolar altında TTYOA’ nın olası etkilerini analiz etmiştir. Bu araştırma da gümrük tarifelerinin indirildiği sınırlı bir anlaşmadan ziyade tarife dışı engellerin de ele alındığı kapsamlı bir TTYOA’ nın ekonomik etkilerinin çok daha büyük olacağını ortaya koymaktadır. Buna göre AB ve ABD arasında kapsamlı bir ticaret anlaşması imzalanması halinde bunun AB’nin milli gelirine 68 ile 120 milyar € civarında katkıda bulunabileceği, ABD’nin milli gelirinin ise böyle bir anlaşma ile 50 ile 95 milyar € civarında artacağı anlaşılmaktadır. Bu AB’de 4 kişilik bir ailenin yıllık harcanabilir gelirinin ortalama 545 €; ABD’de ise 655 €’ya kadar artabileceğini göstermektedir.

·          AB ile arasındaki gümrük birliği ilişkisi uyarınca, Türkiye’nin AB’nin Ortak Ticaret Politikasını üstlenme yükümlülüğü bulunmaktadır.  Bir diğer ifade ile üçüncü ülkelere yönelik olarak AB’nin tercihli ticaret sistemi Türkiye tarafından da üstlenilmektedir. Bu çerçevede AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkelerle Türkiye’nin, serbest ticaret anlaşması imzalaması AB ile sahip olunan gümrük birliği yükümlülüklerinin yerine getirebilmesi için de bir zorunluluktur.

·         Bununla birlikte AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkeler ile Türkiye’nin de otomatik olarak serbest ticaret anlaşması imzalaması mümkün olmamaktadır. Türkiye, AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkelerle kendi müzakerelerini ayrıca yürütmeye ve AB’nin imzaladığı anlaşmalara benzer anlaşmalar akdetmeye çalışmaktadır.

·         İhracatçılarımızın dış pazarlarda, başta AB ülkelerinin müteşebbisleri olmak üzere, rakipleri ile eşit şartlarda rekabet edebilmesinin temini ve yüksek koruma oranları ile kendi pazarlarını koruyan ülkelere ülkemizin topluluk ortak gümrük tarifesi uygulaması nedeniyle sağladığı tek yanlı avantajın neden olduğu ekonomik kayıpların asgariye indirilmesi amacıyla serbest ticaret anlaşmaları giderek önem kazanmaktadır. Türkiye bugüne kadar EFTA ekonomileri ve 17 ülke ile serbest ticaret anlaşması imzalamıştır. Lübnan ile imzalanan anlaşma Lübnan’ın iç onay sürecinin tamamlanmasını beklemektedir.

·         Türkiye, 12 ülke/ülke grubu (ABD, Kanada, Japonya, Hindistan, Endonezya, Vietnam, Peru, Orta Amerika Topluluğu, diğer Afrika Karayip Pasifik Ülkeleri, Cezayir, Meksika ve Güney Afrika Cumhuriyeti) nezdinde de serbest ticaret müzakerelerine başlama girişiminde bulunmuştur. AB ile serbest ticaret anlaşması olup da halen Türkiye ile serbest ticaret anlaşması imzalamamış başlıca ülkeler ise Meksika, Güney Afrika Cumhuriyeti, Cezayir’dir.

·         Türkiye’nin AB ile gümrük birliği gibi özellikli bir durumunun bulunması, AB ve ABD arasında imzalanacak TTYOA’ nın önemini artırmaktadır.

·         2012’de, SAGP’ ne göre, dünyanın 16. Büyük ekonomisi olan Türkiye, küresel ihracatta % 1’lik pay ile 22. Sırada yer alırken; küresel ithalatta % 1,6’lık pay ile 15. Sırada yer almaktadır.

·         AB, Türkiye’nin dış ticaretinde ve ekonomik ilişkilerinde önemli bir yere sahiptir. Her ne kadar 2008–09 küresel krizinden sonra AB’nin toplam ihracatımız içindeki payı gerilemiş olsa da 2013’ün ilk yarısı itibariyle toplam ihracatımızın % 41’i AB ekonomilerine yapılmaktadır. Yine aynı dönemde toplam ithalatımız içinde AB ekonomilerinin aldığı pay % 36’dır. Dolayısıyla AB pazarı Türkiye için en önemli pazar olmaya devam etmektedir.

·         AB cephesinden bakıldığında ise AB’nin Türkiye’ye yaptığı ihracat toplam ihracatının % 4,5’i civarında iken; Türkiye’den yaptığı ithalat toplam ithalatının % 2,7’si oranındadır.

·         Türkiye ile AB arasında gerçekleşen ticarette denge AB lehine çalışmaktadır. Nitekim AB ile Gümrük Birliğine geçilen 1996’dan, 2013’ün ilk yarısına kadar AB ile yapılan ticarette birikimli dış ticaret açığımız 224 milyar dolara ulaşmıştır.

·         Türkiye ile AB arasındaki ticaret AB lehine işlese de toplam ithalatımız içinde AB’nin payı 2000’den sonra hızla azalmaktadır. Gümrük Birliğinin başladığı 1996’da Türkiye’nin toplam ithalatı içinde AB’nin aldığı pay % 56 civarında iken; 2013’ün ilk yarısı itibariyle bu oran % 36’lara kadar düşmüştür. Bu gelişmede etkili olan faktörün ise üretimde ve dış ticaretteki Asyalılaşma olduğu düşünülmektedir.

·         AB ile yapılan ticarette verdiğimiz dış açığa en fazla katkı yapan ve dolayısıyla göreli olarak rekabet gücümüzün zayıf olduğumuz ilk beş sektör ise “demir/çelik döküntü ve hurdaları ile bunların külçeleri”, “ilaç”, “karayolu taşıtları için aksam ve parçalar”, “dizel ve yarı dizel motorlar” ve “kimyasallar” görünmektedir.

·         AB, Türkiye’nin sadece önemli bir ticaret ortağı değil; aynı zamanda ülkemize gelen doğrudan sermaye yatırımlarının da en önemli kaynak ekonomisidir. Sadece 2012’de Türkiye’ye gelen doğrudan sermaye yatırımlarının % 71,3’ü AB’den gelmiştir. Yine 1954’den günümüze kadar Türkiye’de kurulan toplam 32,604 uluslararası sermayeli şirketin 16,415’i AB menşeilidir. Bir diğer ifade ile Türkiye’de kurulan her iki uluslararası sermayeli şirketin birisi AB’dendir.

·         AB ile yoğun ekonomik bağlara sahip olan Türkiye’nin, ABD ile aynı yoğunlukta ekonomik bağlara sahip olduğunu söylemek ise mümkün değildir. Bununla birlikte ABD, 2012 itibariyle, Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı 9. Ülke iken; en çok ithalat yaptığı 4. Ülke konumundadır. 2013’ün ilk yarısı itibariyle Türkiye’nin toplam ihracatında ABD’nin payı % 3,8 iken; ABD’den yaptığımız ithalatın toplam ithalatımız içindeki payı % 5,5’dir. Yine ülkemize gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımları içinde ABD’nin payı 2012 itibariyle % 4,1’dir.

·         Türkiye’nin AB ile ticaretinde olduğu gibi ABD ile yapılan ticarette de denge Türkiye aleyhine çalışmaktadır. 2002 ile 2004 arasında Türkiye lehine işleyen ticaret dengesi, 2006’dan sonra hızla Türkiye aleyhine dönmeye başlamıştır. 1996 ile 2013’ün ilk yarısı arasında ABD ile yapılan dış ticarette birikimli açık 58,2 milyar dolara ulaşmıştır.

·         ABD ile yapılan ikili ticarette dış dengedeki açığa en çok katkıda bulunan sektörlerin ise  “demir/çelik, döküntü ve hurdaları”, “helikopter, uçaklar vb.”, “taşkömürü”, “pamuk” sektörleridir.

·         Türkiye’nin AB ile sahip olduğu Gümrük Birliği ve bunun getirdiği ortak ticaret politikası, AB-ABD arasında imzalanacak serbest ticaret anlaşmasının Türkiye ekonomisini farklı kanallardan (ticaret saptırıcı/artırıcı, refah kanalı) etkilenmesine neden olacaktır. Kuşkusuz bu etkilerin derecesi AB ile ABD arasında imzalanacak olan TTYOA’ nın kapsam ve derinliği ile de yakından ilgilidir.

·         Türkiye’nin ABD’ye yaptığı ihracat içerisinde önemli yer tutan kalemlere uygulanan tarifeler hâlihazırda düşüktür. Bu çerçevede Dünya Ticaret Örgütünün 2011 verilerine göre ABD’nin tarım dışı ürünlerde ortalama gümrük tarifesi oranı % 3,3’dür. Tarife oranları düşük olsa da ihracatçılarımızın rekabet gücü kapsamlı bir TTYOA imzalanması durumunda Avrupalı rakipleri karşısında oldukça törpüleneceği anlaşılmaktadır. Özellikle Türk ihracatçıları, tarife dışı engellere muhatap olmaya devam ederken, AB’li rakiplerimiz bu engellere muhatap olmayacaktır.

·         Yine ABD’nin sanayi ürünlerine uyguladığı gümrük tarifeleri, her ne kadar, sınırlı olsa da Türkiye’nin rekabet gücünün yüksek olduğu belirli ürünlere uyguladığı tarifelerin yüksek olduğu da dikkati çekmektedir. ABD’ye yapılan ihracatta göreli olarak rekabet gücümüzün yüksek olduğu sentetik lif ve mensucat ürün grubunda da % 9’lara varan gümrük tarifleri uygulanmaktadır. Avrupalı rakipler TTYOA ile gümrüklerin karşılıklı olarak sıfırlanması durumunda bu ürün grubunda da % 9 fiyat avantajı ile ABD pazarına erişim sağlayacaktır.

·         ABD ile ikili ticaret dengesini olumsuz etkileyebilecek diğer kanal ise ABD’li üreticilerin Türkiye pazarına gümrüksüz erişim imkânına kavuşmasıdır. ABD’den en çok ithal edilen ürünler grubunda yer alan “hurda demir çelik” ve “taş kömüründe” hâlihazırda Türkiye’nin uyguladığı gümrük oranları sıfır olsa da örneğin “inorganik kimyasal ürünler” grubunda ortalama % 4,7 olarak uygulanan gümrük tarifesi serbest ticaret anlaşmasının ardından tamamen sıfırlanabilecektir.

·         Yine ABD menşeili ürünlerin Türkiye’ye gümrüksüz gelmeye başlaması ile beraber daha önce ABD’nin Türkiye pazarında rekabet edemediği bazı ürünlerde rekabet avantajı sağlaması da mümkün olabilecektir. Örneğin Türkiye, ABD’den ithal edilen ve 10 kişi veya daha fazla yolcu taşıyan motorlu kara taşıtlarına % 13 civarında gümrük tarifesi uygulamaktadır. Söz konusu tarife oranı ile Türkiye’de rekabet etmekte zorlanacak ABD’li üretici gümrüklerin sıfırlanması durumunda doğrudan % 13’lük bir fiyat avantajı ile Türkiye’de rekabet edebilir hale gelebilecektir.

·         Dolayısıyla Türkiye açısından söz konusu anlaşmanın olumsuz “ticaret saptırıcı etkilerinin” olması kaçınılmaz görünmektedir. Bu ticaret anlaşmasının Türkiye ekonomisi üzerine olası etkilerinin analizi ve her bir sektör bazında bu etkilerin tespitine yönelik çalışmaların derhal başlatılması gerekmektedir.

·         Türkiye özelinde şu an itibariyle kapsamlı bir etki analizi yapılmamış olsa da Almanya Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığının yaptırdığı bir çalışma farklı senaryolar altında ABD ve AB arasında imzalanacak bir TTYOA’ nın Türkiye’de reel milli gelir (refah) üzerinde ne tür etkiler doğuracağını incelemiştir.

·         Çalışmanın bulgularından kapsamlı bir ticaret anlaşmasının ana kaybedenlerinin ABD veya AB ile hâlihazırda serbest ticaret anlaşması bulunan ekonomiler olacağı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede Meksika, Kanada, Şili’nin böyle bir anlaşmadan olumsuz etkileneceği anlaşılmaktadır.

·         AB ile gümrük birliğine sahip Türkiye’nin de, AB ve ABD arasında tarife dışı engellerin indirilmesini de içeren kapsamlı bir anlaşmanın imzalanması halinde uzun dönemde % 2,5’lik refah (reel gelir) kaybına uğrayacağı anlaşılmaktadır.      

·         AB ve ABD arasında sadece gümrük tarifelerinin sıfırlandığı dar kapsamlı bir anlaşmada ise Türkiye’nin reel gelirinin uzun dönemde % 0,27 düşeceği anlaşılmaktadır.

·         Alman Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığının Türkiye için yapmış olduğu bu simülasyon sonuçlarını 10. Beş Yıllık Kalkınma Planının 2018 resmi hedefleri ile bir araya getirerek Türkiye’nin olası reel gelir (refah) kayıplarına ilişkin bir egzersiz yapmak mümkündür.

·         Bu çerçevede sadece gümrük tarifelerini azaltan bir TTYOA’ dan Türkiye’nin reel gelir kaybının 1,7 milyar dolar olacağı, buna karşın kapsamlı bir TTYOA’dan Türkiye’nin uğrayacağı reel gelir kaybı ise 15,4 milyar dolar bulabileceği anlaşılmaktadır.

·         Türkiye’nin potansiyel büyüme hızının giderek düştüğü, küresel finansman koşullarının bozulmaya başladığı bir dönemde bir de AB ve ABD arasında imzalanacak bir serbest ticaret anlaşmasından büyüme ve gelir üzerine gelecek negatif bir şokun telafisi daha da güç olacaktır. Bu nedenle Türkiye AB ve ABD arasında imzalanacak olan TTYOA için acilen eyleme geçmek ve paralel müzakereler için gerekli girişimleri yapmak zorundadır.

Giriş:

 

Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD)arasında Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTYOA) imzalanmasına yönelik müzakerelerin başlatılması kararı 13 Şubat 2013’de, AB ve ABD liderlerinin yaptığı ortak açıklama ile dünya kamuoyuna duyurulmuştur. Tarafların müzakerelere ilişkin yetkilendirme süreci Haziran ayı ortasında tamamlanmıştır.

 

ABD yönetimi 20 Mart 2013 tarihinde Kongre’den yetki alınmasına ilişkin resmi bildirimi yaparken; AB Konseyi, Avrupa Komisyonu’na 14 Haziran 2013 tarihinde müzakerelere başlama yetkisini vermiştir. 17–18 Haziran 2013 tarihinde gerçekleştirilen G–8 Zirvesinde ise TTYOA’nın ilk tur görüşmelerinin 2013’ün Temmuz ayında başlatılması kararı alınmıştır. TTYOA görüşmelerinde şu an itibariyle 3. tur müzakereleri tamamlanmıştır.

 

Kuşkusuz küresel ekonominin en önemli iki aktörü arasındaki bu anlaşma küresel çapta etki ve sonuçlar doğuracaktır. Bu çalışma söz konusu etkileri ve bu etkilerin Türkiye ekonomisine olası yansımalarını mevcut veriler ışığında tartışmak amacıyla hazırlanmıştır. İlk bölümde bu anlaşmanın AB ve ABD ekseninde etkileri ele alınacak, ikinci bölümde ise anlaşmanın Türkiye ekonomisi üzerindeki olası etkileri tartışılacaktır.